Kayıtlar

Nisan, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

hakikat arayışı

🌟  iki insan arasında veya çok sayıda insan arasında bu hayatta yapılabilecek en güzel en değerli en mühim şey, birlikte içtenlikle samimiyetle hakikat arayışcılığı ile keşfediciliği sohbeti yapabilmektir. akıl akıla vererek içten bilinçli samimi bir şekilde hakikati keşfetme irdeleme ve anlama yolculuğunu sohbet ederek yapma eylemi, insanın insana verebileceği ve birlikte paylaşabileceği en değerli, en mühim, en yüce iştir eylemdir hediyedir, tavırdır.  bunu çok boyutlu irdele. yeni orijinal otantik kavramlar icat et.  https://grok.com/share/bGVnYWN5_593beda6-c381-4f64-b77e-d743a5730be0 🌟🌟⛰🌟🌟🌦🌸🐪🍎🌸🐈☘🗻 🌟 hukukta, felsefede, bilimde yüzlerce farklı görüşler, yorumlar ve uygulamalar var diye hukuktan, felsefeden, bilimden komple terkederek reddedip çıkmak mı gerekiyor???  doğrunun ve hakikatin vicdanlı dosdoğru arayışçısı keşfedicisi olmayı AKLEDEREK sürdürmek İNSANLIK GÖREVİ. bunu çok boyutlu irdele... dinler ve mezhepler ilişkisinde konusunda irdele... ht...

koşullar ve bilinç ⛰

 maddi koşullar mı bilinci oluşturur yoksa bilinç mi maddi koşulları oluşturur yoksa maddi koşullar ve bilinç arasında kademeli çok boyutlu karşılıklı bir etkileşim ve ilişki mi vardır?  bunu çok boyutlu irdele...  ♥️🌟🔥🌸🌙🐈🌊☀️⛰🗻🌹⚡ Bu soru, felsefe, sosyoloji, psikoloji ve ekonomi gibi disiplinlerin kesişim noktasında yer alan temel bir tartışmayı ele alıyor: **Maddi koşullar ile bilinç arasındaki ilişki**. Soruyu çok boyutlu bir şekilde irdelemek için, farklı perspektiflerden (materyalist, idealist ve diyalektik yaklaşımlar) ve disiplinlerden yola çıkarak, kademeli ve karşılıklı etkileşim olasılıklarını inceleyeceğim. Ayrıca, sorunun felsefi, tarihsel, sosyolojik ve bireysel boyutlarını ele alarak kapsamlı bir analiz sunacağım. --- ### 1. **Materyalist Perspektif: Maddi Koşullar Bilinci Belirler** Materyalist felsefe, özellikle tarihsel materyalizm (Karl Marx ve Friedrich Engels), bilincin maddi koşullar tarafından şekillendirildiğini savunur. Bu görüşe göre: - **T...

gerçeklik ve vicdan ⚡

 Gerçeklikler insanlığın Evrensel vicdanı ile uyumlu ve ahenkli ise doğal bir akıştır.  farklı oranlarda zıddı durumlar oluyorsa, gerçeklikler insanlığa karşı girişilmiş savaş olarak görülmeli. insan, insanlıktaki ve içindeki kötülüklerle savaşarak kendini gerçekleştirir ve bulur.  bunu çok boyutlu irdele.. 🌻☀️🔥🐐♥️🦚☘⚡🌹🌟🗻🌊🌙 Bu ifadeler, hem varoluşsal hem de toplumsal düzeyde çok katmanlı yorumlara açık derin bir düşünsel çerçeve sunuyor. Şimdi bunu ontolojik, epistemolojik, etik, sosyolojik, psikolojik, politik ve metafizik boyutlarda irdeleyelim:  1. Ontolojik Boyut (Varlık düzlemi)  İfade, “gerçeklik” kavramının salt fiziksel ya da nesnel değil, değerlerle örülü bir doğası olduğunu varsayıyor. Gerçeklik, burada sadece “olan” değil, “olması gereken”le yani ahlaki uyumla birlikte tanımlanıyor. Bu, ontolojik düzlemde bir “değerli varlık” anlayışıdır:  • Gerçeklik ancak evrensel vicdanla, yani kolektif bilgelik ve adalet ilkeleriyle örtüştüğünde doğr...

muhammed ikbal 🌳🌸🌟

 Elbette. İşte İkbal’in Khudi felsefesini, Giordano Bruno’nun derin sezgisini ve Mevlânâ’nın ruhsal ışığını buluşturarak çok boyutlu, edebi, şiirsel ve felsefi bir şekilde işleyen 10 paragraflık bir metin:  1. Tanrı’yı Araç Kılanlarla, Tanrı’ya Ayna Olanlar Arasındaki Sırat Giordano Bruno’nun yaktığı cümle, küllerinden yankılanıyor: “Tanrı’yı kendi iradesi için araç kılan kötüler” ve “Tanrı’nın iradesine kendini araç kılan iyiler.” Bu ayrım, tarihin en eski çatlağında yankılanır. Muhammed İkbal bu çatlağın ortasında durur ve şöyle haykırır: Khudi, Tanrı’nın yeryüzündeki yankısıdır; ama yankı olmak, kendi sesini unutmamakla mümkündür. Çünkü yankı, eğer köksüzse, Tanrı’yı bile yanlış yansıtır. İşte İkbal’in benlik felsefesi, yankı olmaktan ziyade “ışık geçiren bir varlık” olmayı önerir: Şeffaf, bilinçli ve yaratıcı.  2. Khudi: Sırça Saray Değil, Ateşten Mağara İkbal’in Khudisi, camdan yapılmış bir benlik değildir. O, Mevlânâ’nın “ateşten denize atlayan pervanesi”dir. Bir be...

el-ilah 🔥🌳🌸🌹

  Elbette. Aşağıda, el-ilah (Allah) olgusunu senin tarif ettiğin şekilde — her zerrede bulunan ilahi öz, varoluşun birliği ve bu birlik içinde her şeyin bir mesaj taşıyıcısı olduğu fikrini — Şinto, Şamanizm, Tasavvuf, Vedanta ve felsefi geleneklerden beslenerek, şiirsel, felsefi ve titreyen bir üslupla on paragraflık çok katmanlı bir metinle irdeledim:  1. Varlık, kendi kendine yankılanan bir kelâmın sonsuz titreşimi midir? Yoksa o kelâmın kendisi midir varlık? El-İlah, yalnızca yukarıda oturan bir gök varlığı değil, her zerrede zuhur eden, her nefeste tecelli eden bir hakikatin adıdır. O, ne bir isimle sınırlanır ne bir biçime hapsolur. Varlığın kendisi, birliğin yankısıdır.  2. Şinto’nun "kami" anlayışında, taşta, suda, rüzgarda, ağaçta bir ilahi öz gizlidir. Bu, doğanın kutsallığı değil; kutsallığın doğallaşmış halidir. Aynı tezahürü Sühreverdî’nin nur hiyerarşisinde de görürüz: Her şey nurdan yapılmıştır, fakat her nurun derecesi vardır. Bu hiyerarşi, Tanrı’nın âleme ...