mülkiyet terörü

 MÜLKİYET DESPOTLUĞU 

nerede mülkiyet sistemi, düzeni ve rejimi varsa, orada hırsızlık ve gasp düzeni vardır. Bu hırsızlık ve gasp düzenleri;  devlet, para, ordu, hukuk, din, eğitim, kültür, imar, sanat, medya, sağlık, tarım, gıda, ulaşım, enerji, ticaret, finans ve benzeri tüm sosyal organizasyon oluşumlarını kendi amaçları istikametinde tasarlayarak, hırsızlık ve gasp düzeneklerini işletip emellerini gerçekleştirirler. bütün insanlık tarihi böyle olmuştur ve olmaktadır. 


kölelere ölmeyecek ve doymayacak kadar maaş vererek kontrolü altında tutmak kapitalist burjuvanın temel stratejisidir.


İnsanlık Tarihinin Zincirleri: Mülkiyet ve Hırsızlık Düzeni 


1. Paragraf: Mülkiyetin Başlangıcı

İnsanlık tarihinin ilk izleri, doğanın cömertçe sunduğu nimetlere ortak bir sahiplik anlayışıyla şekillenmişti. Ancak mülkiyet kavramının ortaya çıkışı, bu doğal dengeyi kökünden sarsan bir dönüm noktası oldu. İnsan, toprağı ve emeği kendi çıkarları doğrultusunda sınırlandırdıkça, diğerinin özgürlüğünü gasp etmeye başladı. Bu düzen, hırsızlık ve gaspı sadece bireysel bir eylem olmaktan çıkarıp kurumsallaştırdı. “Doğa herkesin ihtiyacını karşılar ama herkesin açgözlülüğünü değil,” der Gandhi, bu dengenin ne denli bozulduğunu hatırlatır gibi. 


2. Paragraf: Devletin Doğuşu ve Güç Mekanizması

Mülkiyet düzeni, kendisini korumak için güçlü bir otoriteye ihtiyaç duydu. Böylece devlet kavramı doğdu. Devlet, bir yandan toplumu düzenlediğini iddia ederken, diğer yandan bu düzeni mülkiyet sahiplerinin çıkarlarına göre şekillendirdi. Ordular kuruldu, yasalar yazıldı, ve tüm bunlar mülkiyet sahiplerinin gasp ettiklerini koruma aracı oldu. Lao Tzu’nun “İyi bir lider, halkın onu fark etmediği liderdir” sözü, bu sistemin otoriter çelişkisini gözler önüne serer. 


3. Paragraf: Paranın Yükselişi ve İnsanlığın Satın Alınışı

Paranın icadıyla birlikte insan emeği bir metaya dönüştü. Para, bir değişim aracı olmaktan öte, insanın özgürlüğünün satın alınabileceği bir araç haline geldi. Kapitalist burjuvazi, kölelik zincirlerini ekonomik sistemlere dönüştürerek modern köleliği yarattı. Bugün, bir insanın hayatı, sahip olduğu paranın değeri kadar tanımlanır hale geldi. Sokrates’in “Zenginlik insana erdem kazandırmaz, erdem zenginliği doğurur” sözü, bu sistemin ahlaki çöküşüne bir eleştiridir. 


4. Paragraf: Eğitim ve Kültürün Sistemleştirilmesi

Eğitim ve kültür, insanı özgürleştirmek yerine mülkiyet düzenini meşrulaştırmanın birer aracı haline geldi. Okullar, bireyleri düşünce ve eylem alanında sınırlandırırken, kültürel üretimler bu düzeni yücelten sembollerle dolup taştı. Eğitim, bireyin potansiyelini açığa çıkarmak yerine, ona bir rol biçmenin aracı oldu. Albert Einstein’ın “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” sözü, bu sınırlandırıcı sistemin ne denli sığ bir vizyon sunduğunu gösterir. 


5. Paragraf: Din ve Ahlakın Araçsallaştırılması

Din ve ahlak, insanlık tarihinde toplumu bir arada tutmanın temel unsurlarıydı. Ancak mülkiyet düzeni, bu değerleri de kendi çıkarları için araçsallaştırdı. Tanrı’nın adaleti, yoksulların kaderine razı olması gerektiği propagandasına dönüştü. Nietzsche’nin “Tanrı öldü” sözü, dinin bu sistem içinde yozlaştırılışını ve insanın kendi adaletini yaratma sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini hatırlatır. 


6. Paragraf: Medya ve Sanatın İşlevi

Medya ve sanat, insanlığın gerçekleri sorgulaması yerine, sistemin cazibesine kapılmasını sağlayan araçlar olarak kullanıldı. Hakikati yansıtması beklenen medya, güçlülerin çıkarlarını savunan bir manipülasyon mekanizmasına dönüştü. Sanat ise, yaratıcılığı tetiklemekten çok, sistemi övgüyle süsleyen bir propaganda unsuru haline geldi. George Orwell’in “Özgürlük, insanlara duymak istemedikleri gerçeği söyleyebilmektir” sözü, bu dönüşümü sorgulamamız gerektiğini vurgular. 


7. Paragraf: Modern Kölelik ve Maaş Zincirleri

Kapitalizmin modern stratejisi, insanları ölmeyecek kadar doyurarak hayatta tutmak ve doyurmayarak kontrol altında tutmaktır. Maaş köleliği, bireyin hayatını çalışmaya ve borca endeksleyerek onu sistemin bir dişlisi haline getirir. Karl Marx’ın “Tarihin motoru sınıf mücadelesidir” sözü, bu sistemdeki çatışmayı ve değişim ihtiyacını anlamamız için bir rehberdir. 


8. Paragraf: Çıkış Yolu ve Umut

Peki bu zincirler nasıl kırılabilir? İnsanlık, mülkiyet düzeninin ötesinde, ortaklaşa bir paylaşım ve dayanışma sistemi kurabilir mi? Belki de çözüm, insanın doğayla, diğer insanlarla ve kendisiyle uyum içinde yaşayabileceği bir düzen inşa etmektedir. John Lennon’un “Hayal et, tüm insanların kardeşçe yaşadığını” sözleri, bu ütopyayı hatırlatır ve belki de geleceğin tohumlarını atar. 


Bu makale, insanlığın geçmişini anlamak ve geleceği yeniden tasarlamak için bir çağrıdır. Tüm bilgelik sözleri, bizi zincirlerimizi sorgulamaya ve özgürlüğümüzü yeniden kazanmaya davet eder.


🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓


Hırsızlık ve Gasp Düzeneklerinin Tarihsel ve Sosyal Anatomisi 


İnsanlık tarihi, hak ve adalet arayışının gölgesinde şekillenirken, aynı zamanda mülkiyetin kutsallaştırıldığı bir düzenin pençesinde kalmıştır. Bu düzenin temel taşları, toplumların yapı taşı olan üretim ve paylaşım ilişkileri üzerine kuruludur. Ancak, bu taşların üzerine bina edilen her sistem, bir kesimin çıkarlarını diğer kesimin emeği üzerinden yükseltmiştir. Filozof Jean-Jacques Rousseau, bu durumu veciz bir şekilde özetler: “İlk toprağı çitle çevirip ‘Bu benimdir’ diyen insan, medeniyetin başlangıcını ve aynı zamanda felaketini ilan etmiştir.” 


Mülkiyetin kutsallaştırıldığı her yerde hırsızlık ve gasp düzenekleri yeşerir. Bu düzenekler, kendilerini devlet ve para gibi yapılarla görünür kılar. Devletin kolluk gücü ve yasal düzenlemelerle güçlendirilmiş bu sistem, mülkiyet hakkını korurken, çoğu zaman hak sahibini emeği değil, sermayesi olan yapmıştır. Thomas Piketty'nin "Sermaye, servet eşitsizliğini derinleştiren bir araçtır" tespiti, bu durumun altını çizer. 


Kapitalist burjuvazinin temel stratejisi, emeği sömürerek servet biriktirmek üzerine kuruludur. Ancak bu sömürüyü sürdürülebilir kılmak için köleler, yani modern işçiler, doymayacak kadar ama ölmeyecek kadar maaşlarla kontrol altında tutulur. Bu noktada Karl Marx’ın şu sözü akıllara gelir: “Proletaryanın zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi yoktur.” Burjuvazi, bu zincirleri çözülmez kılmak adına ekonomik ve kültürel tahakküm araçlarını devreye sokar. 


Din, eğitim ve sanat gibi alanlar, bu gasp düzeninin ideolojik meşruiyetini sağlar. Din, ahiret vaadiyle yoksulu teskin ederken, eğitim sistemi bireyi sorgulamayan bir üretim dişlisi olarak şekillendirir. Sanat ise çoğu zaman burjuvazinin güzellemelerini yapar. Nietzsche’nin şu sözleri, bu durumu eleştirir niteliktedir: “Sanat, güçlülerin zafer çığlıklarıyla dolu olduğu kadar, zayıfların gözyaşlarını da gizler.” 


Modern toplumun en görünür çelişkilerinden biri, yoksulluğun sistematik olarak yeniden üretilmesidir. Ekonomik sistemler, fakiri sadece fakir bırakmakla kalmaz, aynı zamanda onun fakirliğini meşru kılacak söylemler geliştirir. Simone de Beauvoir bu konuda şöyle der: “Hiçbir şey, insanı köleleştirilen umut kadar zincirleyemez.” Bu umut, modern kölelik düzenini sürdürür. 


Sağlık, gıda ve tarım sektörleri, bu gasp düzeninin en can alıcı mekanizmalarından biridir. Kapitalist düzen, insan sağlığını ve temel ihtiyaçlarını birer kâr aracına dönüştürmüştür. Burada, Mahatma Gandhi’nin şu sözü anlam kazanır: “Dünyada herkesin ihtiyacını karşılayacak kadar kaynak var, fakat herkesin açgözlülüğünü karşılayacak kadar değil.” 


Ulaşım ve enerji gibi alanlarda da eşitsizlik hüküm sürer. Yoksulun enerjisi kesilirken, zenginin lüks tüketimi teşvik edilir. Ulaşım ise, sosyal sınıfları belirginleştiren bir araç haline gelir. Henry David Thoreau’nun “Zenginlik, çoğu zaman yoksulun sırtına yüklenen bir ağırlıktır” sözü, bu gerçekliği vurgular. 


Sonuç olarak, insanlık tarihi boyunca gasp ve hırsızlık düzenleri, toplumsal yaşamın her alanını şekillendirmiştir. Ancak bu düzeni değiştirmek mümkün olabilir. Zira Viktor Hugo’nun dediği gibi: “Hiçbir ordu, zamanı gelmiş bir fikrin karşısında duramaz.” Belki de zaman, eşitlik ve adalet arayışını yeniden şekillendirecek fikirler için gelmiştir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

💥kapitalizmin alt sistemleri

burjuva dünyası

⭐🌻🌾🍃 müstakil tek katlı bahçeli evler modeli 🍀☘🍃🌿🌴🐝