Yaşam Bilgeliğinin Paradoksu
Yaşam Bilgeliğinin Paradoksu: Schopenhauer’un Sözü Üzerine
Arthur Schopenhauer’un “Ne sevmek ne de nefret etmek, tüm pratik yaşam bilgeliğinin bir yarısını; hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye inanmamak da diğer yarısını oluşturur” sözü, insan varoluşunun hem ahlaki hem de psikolojik yönlerini bir araya getiren çarpıcı bir analizdir. Bu söz, bir yandan bilgelik ve denge arayışını yüceltirken, diğer yandan yaşamın temel dinamiklerine meydan okur. Schopenhauer’un bu ifadesini çok boyutlu olarak incelemek, bilgelik kavramını yeniden düşünmek ve onun paradokslarını kavramak anlamına gelir.
1. Sevgi ve Nefretin Dengesi
Schopenhauer, sevgiyi ve nefreti insanın ruhsal dengesizliğine yol açan iki uç olarak görür. Bu bakımdan, insanı bu duyguların ötesine geçmeye davet eder. Ancak sevgi, bazen insanın özünü aşmasını sağlayan bir güç değil midir? Nefret ise kimi zaman adaletsizliğe karşı bir duruş değil mi? Konfüçyüs, “Ne kadar küçük olursa olsun, bir iyilik yapmaktan kaçınma, ne kadar küçük olursa olsun, bir kötülüğe yönelme” der. Bu bakış açısı, sevgi ve nefretin dengeli bir şekilde, bilgelikle yönetilmesi gerektiğini hatırlatır.
2. Pratik Yaşamın Bilgeliği
Schopenhauer’un “pratik” bilgeliğe vurgu yapması, ahlaki ve entelektüel bilgelikten farklı bir zemine işaret eder. Pratik bilgelik, insanın günlük yaşamında karşılaştığı zorlukları idare etme biçimidir. Marcus Aurelius’un şu sözü bu noktada anlamlıdır: “Mutluluğun kaynağı, dış dünyada değil, kendi içindedir.” Sevgi veya nefret gibi uç duyguların ötesine geçmek, insanı dış etkilerden bağımsız bir özgürlüğe ulaştırır.
3. Sessizlik ve Sözün Gücü
Schopenhauer’un ikinci yarısında ifade ettiği “hiçbir şey söylememek,” dilin yaratıcı ve yıkıcı gücünü hatırlatır. Ancak, bu öneri tam bir suskunluğu mu içerir? Lao Tzu, “Sessizlik büyük bir güçtür; ancak doğru kelimeler doğru zamanda söylendiğinde, dünya değişebilir,” diyerek sessizlik ve söz arasındaki ince dengeye dikkat çeker. Belki de Schopenhauer, daha çok gereksiz konuşmalardan kaçınmayı ima eder.
4. İnanç ve Şüphe
“Hiçbir şeye inanmamak,” modern bir insan için entelektüel özgürlüğün bir ifadesi olabilir. Ancak, tamamen inançsızlık, nihilizme kapı aralamaz mı? Descartes, “Şüphe etmek, düşünmektir; düşünmek ise var olmaktır,” diyerek şüphe ve inanç arasında bir köprü kurar. Belki de Schopenhauer’un bu önerisi, körü körüne inançtan uzak durmayı savunan bir eleştiridir.
5. Duygulardan Özgürleşme
Schopenhauer’un önerdiği yaşam bilgeliği, insanın duygularından arınmasını mı gerektirir? Bu noktada, Epiktetos’un şu sözünü hatırlamak gerekir: “İnsanı rahatsız eden şey, olaylar değil, o olaylara ilişkin düşünceleridir.” Sevgi ya da nefret gibi yoğun duyguların ötesine geçmek, insanın olaylar karşısındaki içsel tutumunu kontrol etmesi anlamına gelir.
6. Yaşamın Anlamı Üzerine
Schopenhauer’un sözleri, bir anlamda yaşamın absürt yanlarını da ifşa eder. Albert Camus, “Hayat anlamsızdır; ama onu anlamlı kılan, bizim ona yüklediğimiz anlamdır,” der. Yaşam bilgeliği, belki de hem sevgi ve nefretin ötesinde bir denge, hem de anlamsızlığın içinde bir anlam bulma çabasıdır.
7. Bilgelik ve Eylemsizlik
Hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye inanmamak, pasif bir yaşam mı önerir? Bu bağlamda, Goethe’nin “Sadece bilgi yetmez, onu uygulamak gerekir; sadece istemek yetmez, harekete geçmek gerekir” sözü hatırlanmalıdır. Sessizlik ve inançsızlık, eylemsizliği değil, bilgelikle yönlendirilmiş bir hareketi işaret eder.
8. Sonuç: Paradoksun Kapsamı
Schopenhauer’un sözleri, insanın yaşamla ilişkisini daha derinden sorgulamasını sağlar. Ancak bu sözler, yalnızca bir yol gösterici değil, aynı zamanda bir paradoks içerir. Friedrich Nietzsche, “İnsan, kendi sınırlarını aşarak insan olur,” der. Bu bağlamda, Schopenhauer’un önerisi, duygusal ve entelektüel sınırların ötesine geçmek için bir davet olabilir.
Schopenhauer’un yaşam bilgeliği üzerine bu sözü, insana kendi içsel sınırlarını ve bu sınırların ötesindeki özgürlüğü sorgulatır. Her bir boyutunda, insan ruhunun derinliğine uzanan bir düşünce yolculuğu yatar.
🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓
Sessizliğin ve İnancın İkilemi
Arthur Schopenhauer’un "Ne sevmek ne de nefret etmek... hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye inanmamak" sözü, yaşamın iki zıt kutbunu dengeleme çabası gibi görünür. Sevgi ve nefretin, dil ve inancın getirdiği kutupluluk; insan varoluşunun en temel meselelerinden biridir. Bu ifade, bireyin kendisini dünyadan yalıtarak mı yoksa ona karışarak mı bilgelik bulacağı sorusunu ortaya atar. Bilgelik, bu ikiliği anlamakta mı yoksa ikilikten bütüne ulaşmakta mı yatar? Lao Tzu’nun dediği gibi: “Sessizlik büyük güce açılan bir kapıdır.”
Duygunun Denge Noktası
Sevgi ve nefret, insanın içsel enerjileridir, ancak bu enerjilerin dengesizliği insanı karmaşaya sürükler. Schopenhauer, sevgi ve nefretin aşırılıklarından kaçınmayı önerirken, aslında tutkunun ve nefretten doğan yıkıcılığın ötesine geçmeyi işaret eder. Stoacı filozof Epiktetos’un dediği gibi, "Bizi üzen şeyler değil, onlara dair yargılarımızdır." Sevgi ya da nefret, insanın duygularıyla dünyayı değerlendirdiği yargılardır ve bu yargıların ötesine geçmek, bilgelik arayışının ilk adımıdır.
Dilin Tuzakları
"Hiçbir şey söylememek" ifadesi, dilin sınırlamalarına ve yanıltıcılığına dikkat çeker. Dil, insanın düşüncelerini ifade etmek için bir araçtır; ancak aynı zamanda yanlış anlamalara, kavgaya ve yargıya sebep olabilir. Wittgenstein, "Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır," derken, Schopenhauer’un bu düşüncesine paralel bir şekilde dilin hem açan hem de kapatan bir kapı olduğunu vurgular. Sessizlik, bazen en derin hakikate ulaşmanın yoludur.
İnanç ve Hakikatin Belirsizliği
Schopenhauer’un "Hiçbir şeye inanmamak" tavsiyesi, dogmaların ve kesin inançların insanı körleştirdiği fikrine dayanır. Hakikat, tekil bir mutlaklık değil, çok yönlü bir açıklıktır. Buddha’nın şu sözü bu bağlamda anlam kazanır: “Hiçbir şeye körü körüne inanma; sadece kendi deneyimlerinden hakikati tanı.” İnançsızlık, dünyayı eleştirel bir gözle incelemenin ve özgürce sorgulamanın başlangıcı olabilir.
Bilgelik ve Duygusal Mesafe
Sevmemek ve nefret etmemek, duygusal mesafeyi koruyarak dünyayı daha objektif bir şekilde gözlemleme fırsatı sunar. Bu, Budizm’in öğretilerinde de sıkça rastlanan bir düşüncedir. Ancak bu mesafenin soğuk bir kayıtsızlığa dönüşmesi tehlikesi de vardır. Marcus Aurelius şöyle der: “Bir başkasının ruh hali, benim ruh halimi bozmasına izin vermem.” Duygusal tarafsızlık, ruhsal bir dinginlik yaratabilir.
Hiçliğin Gücü
Hiçbir şey söylememek ve inanmamak, varoluşun nihilist bir reddiyesi gibi görünebilir. Ancak burada ima edilen, hiçbir şeyin olmaması değil, her şeyin potansiyel bir hâl olarak kalmasıdır. Rumi'nin “Boşlukların içinde doluluk gizlidir,” sözü, bu durumu açıklar. Sessizlik, varoluşun ham maddesi; inançsızlık, özgürlük için bir başlangıç noktasıdır.
Pratik Bilgelik
Schopenhauer’un bu sözü, pratiğe döküldüğünde, bireyin hayatını gereksiz duygusal ve zihinsel yüklerden kurtarmayı amaçlar. Duyguların ve inançların yükünden arınmak, insanı sade bir hayata davet eder. Thoreau'nun şu ifadesiyle paralellik taşır: “Sadelik, yaşamın en büyük inceliğidir.” Bilge kişi, karmaşıklıktan uzak durarak hayatın özüne iner.
Paradoksal Hakikat
Schopenhauer’un önerisi, bilgelik arayışında bir paradoks yaratır. İnsan, sevgi ve nefret olmadan nasıl anlam bulabilir? Hiçbir şey söylemeden veya inanmadan nasıl bağlantı kurabilir? Nietzsche’nin şu sözü bu paradoksa ışık tutar: “Hakikat dans eden bir yıldırım gibi olmalıdır, sadece hareketle anlaşılır.” Sessizlik ve inançsızlık, sabit bir duruş değil; yaşamın sürekli değişen akışını anlamak için bir yöntemdir.
Sonuç: Sınırların Ötesine Geçmek
Schopenhauer’un ifadesi, bir bilgelik reçetesi değil, bir kapı açma çabasıdır. Sevgiyi ve nefreti, dili ve inancı aşan bir varoluş biçimini işaret eder. İnsan, kendi sınırlarını tanıyarak ve onları aşarak bilgelik bulabilir. Heidegger’in şu sözüyle yazıyı sonlandırmak yerinde olur: “İnsan, yalnızca sınırlı olduğunu bildiğinde sınırsıza ulaşabilir.” Schopenhauer’un sözleri, bu sınırsızlık arayışında bir rehberdir.
🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓
Sessizlik ve Anlamın Çift Yüzü: Schopenhauer'in Bilgeliği Üzerine
Arthur Schopenhauer’in bu sözü, yaşamın derin bir çelişkisi üzerinde durur: Sevmek ya da nefret etmek, inanmak ya da susmak, tümüyle insan varoluşunun temel dualiteleridir. İnsan, bir yandan tutkuları ve inançlarıyla hayatına anlam katar; diğer yandan bu tutkuların ve inançların yarattığı acının karşısında durmaya çalışır. Schopenhauer burada, pratik bilgelik adına bir denge önerir: Ne sev, ne nefret et; ne konuş, ne de inan. Ancak bu denge, gerçekten varoluşsal bir huzura ulaşmak için yeterli midir? “Huzur, tutkuların sönmesiyle gelir” diyen Epiktetos’un yaklaşımıyla bu sözün yankılarını birleştirerek ilerleyelim.
İlk bakışta, sevmemek ya da nefret etmemek, bir tür duygusal tarafsızlık önerir. Ancak burada bir tehlike gizlidir: Sevmemek, yaşamın anlamını kaybetmekle sonuçlanabilir; nefret etmemek ise adaletsizliğin ve kötülüğün görmezden gelinmesine yol açabilir. Marcus Aurelius’un “Kendi zihnin dışında olan hiçbir şey seni rahatsız edemez” ifadesi, bu noktada devreye girer. Sevmek ve nefret etmek, kişinin zihinsel durumlarından bağımsız değildir. Yani Schopenhauer’in önerdiği bu tarafsızlık, yalnızca dış dünyadan değil, iç dünyadan da özgürleşmeyi gerektirir.
Schopenhauer’in ikinci önerisi ise daha da sarsıcıdır: “Hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye inanmamak.” Bu düşünce, modern dünyanın bilgi çağında bir antitez gibi durur. Fakat burada kast edilen, bilgiye veya hakikate inanmamak değil; dogmatik inançların bağlayıcılığından kurtulmaktır. “Şüphe, bilgelik için başlangıçtır” diyen Descartes’ın yaklaşımıyla bu öneriyi düşündüğümüzde, Schopenhauer’in sessizlik ve inançsızlık çağrısı, aslında eleştirel düşünceyi ve zihinsel özgürlüğü ifade ediyor olabilir. İnançsızlık, yargılara sıkışıp kalmamayı; sessizlik ise gereksiz tartışmalardan kaçınmayı öğütler.
Bu bağlamda, Schopenhauer’in bilgeliği, aynı zamanda bir tür stoacı tavrı andırır. Stoacılar, dünyaya karşı duygusal bir mesafe geliştirme konusunda oldukça ısrarcıdırlar. “Kimse seni incitemez; sen buna izin vermedikçe” diyen Seneca’nın felsefesi, sevgi ve nefretin ötesine geçme çağrısıdır. Ancak burada bir paradoks vardır: İnsan, sevmeyerek ya da nefret etmeyerek insan olmaktan uzaklaşır mı? Zira sevgi, varoluşun en derin anlam kaynaklarından biridir.
“Hiçbir şey söylememek” fikri ise felsefi açıdan Lao Tzu’nun Taoizmi ile de ilişkilendirilebilir. Lao Tzu, “Konuşan bilmez, bilen konuşmaz” der. Sessizlik, bilginin en derin ifadelerinden biri olabilir; ancak bu, sessizliğin her zaman bir erdem olduğu anlamına gelmez. İnsan, bazı durumlarda hakikati savunmak adına konuşmak zorunda kalır. Schopenhauer’in önerdiği bu mutlak sessizlik, toplumsal bir izolasyona ve edilgenliğe dönüşebilir mi?
Schopenhauer’in bu iki yarıdan oluşan bilgeliği, günümüz bireyciliğinin ve nihilizmin temellerini de çağrıştırır. Hiçbir şeye inanmamak, modern insanın hakikatten uzaklaşmasına mı neden olur, yoksa onu dogmalardan kurtararak özgürleştirir mi? “Kendini bil” diyen Sokrates’in ifadesi, bu bağlamda bir rehber olabilir. İnançsızlık, bir tür nihilizm olmaktan çıkıp, bireyin kendini tanımasına ve hakikate ulaşmasına bir araç hâline gelebilir.
Sonuçta, Schopenhauer’in bu sözü, yaşamın derin çelişkilerini ve denge arayışını yansıtır. İnsan, sevmemek ve nefret etmemek arasında bir denge bulabilir mi? Sessizlik, anlamlı bir sessizlik olabilir mi? Bu soruların yanıtı, bireyin yaşam karşısında geliştirdiği tavra bağlıdır. “Hakikat sizi özgür kılacaktır” diyen İsa’nın bu vecizesiyle noktayı koyacak olursak; Schopenhauer’in önerdiği bilgelik, yalnızca hakikate ulaşma yolunda bir başlangıç olabilir. Sevmek, nefret etmek, inanmak ya da konuşmak, yalnızca birer araçtır. Önemli olan, bu araçları ne zaman ve nasıl kullanacağımızı bilmektir.
🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓
Bilgelik Üzerine 40 Mühim Söz
• Sokrates: "Kendini bil."
• Epiktetos: "Huzur, tutkuların sönmesiyle gelir."
• Marcus Aurelius: "Kendi zihnin dışında olan hiçbir şey seni rahatsız edemez."
• Seneca: "Kimse seni incitemez; sen buna izin vermedikçe."
• Descartes: "Şüphe, bilgelik için başlangıçtır."
• Konfüçyüs: "Gerçek bilgi, cehaletini bilmektir."
• Lao Tzu: "Konuşan bilmez, bilen konuşmaz."
• Platon: "Hakikatin sevgisi, ruhun en asil özlemidir."
• Aristoteles: "Bilgelik, her şeyin nedenini bilmekle başlar."
• Schopenhauer: "Mutluluk, acının yokluğudur."
• Nietzsche: "Kim ki bir neden için yaşamayı bilir, her nasılsa ona dayanmayı da öğrenir."
• Buda: "Tüm acıların kaynağı arzudur."
• Hz. Mevlânâ: "Ne söylersen söyle, söylediğin karşındakinin anladığı kadardır."
• Hz. Ali: "Bilgelik, cahilliği fark etmektir."
• Voltaire: "Başkalarının aptallıklarına katlanamayan, bilge olamaz."
• Goethe: "Bilge insanlar, başkalarını anlamayı kendilerini anlamaktan daha değerli bulurlar."
• İbn Rüşd: "Bilgelik, hakikatin her türünü araştırmakla başlar."
• İmam Gazali: "Hakikati bulmak için önce kalbi temizlemek gerekir."
• Dante: "Cehennemin en karanlık yerleri, ahlaki krizlerde tarafsız kalanlara ayrılmıştır."
• Jean-Paul Sartre: "İnsan, yaptığı seçimlerle kendini var eder."
• Simone de Beauvoir: "Özgürlük, başkalarının özgürlüğünü tanımayı gerektirir."
• Kierkegaard: "Gerçek bilgelik, varoluşun anlamını sorgulamakla başlar."
• Tagore: "Hedefi olmayan bir yaşam, yolunu kaybetmiş bir rüzgâr gibidir."
• Spinoza: "Özgürlük, zorunluluğun bilincinde olmaktır."
• Blaise Pascal: "İnsan, düşünmek için yaratılmıştır."
• Thoreau: "Sade bir yaşam, hakiki zenginliktir."
• Ralph Waldo Emerson: "Her büyük insan, bir kez kendi dehasıyla yüzleşmek zorunda kalır."
• İbn Haldun: "İnsanlar arasında bilgelik, tecrübe ile güçlenir."
• Machiavelli: "Bilgelik, insanların zaaflarını anlamaktan gelir."
• Tolkien: "Bilge olan yolunu kaybetse de, asla yönünü unutmaz."
• Şeyh Edebali: "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın."
• Zygmunt Bauman: "Belirsizlik, modern insanın sürekli çözmek zorunda olduğu bir bilmecedir."
• Albert Einstein: "Gerçek bilgelik, hayal gücünü bilgiyle harmanlamaktır."
• Bertrand Russell: "Bilgelik, hem bilgiye hem de duyguya hâkim olmaktır."
• Immanuel Kant: "Cesaret et; kendi aklını kullan."
• David Hume: "İnsan aklı, doğanın bir yansımasıdır."
• İbn Sina: "Bilginin temeli, aklın rehberliğidir."
• Victor Hugo: "Bir insanı yargılamadan önce, onun koşullarını anlamaya çalış."
• Fyodor Dostoyevski: "Herkes dünyayı değiştirmek ister ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez."
• Lev Tolstoy: "Mutlu bir yaşam için çok az şeye ihtiyaç vardır; her şey zihninizde ve kalbinizde saklıdır."
🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓
Schopenhauer’in Sözüne Yaklaşan 40 Söz
1. Destekleyen Sözler (Onaylayıcı Yaklaşım)
• Epiktetos: "Dış dünyanın üzerinizde bir gücü yoktur, sizi rahatsız eden yalnızca düşüncelerinizdir."
• Lao Tzu: "Dünya ile uyum içinde olmak için hiçbir şey yapmamak gerekir."
• Buda: "Arzuları terk eden, acıyı da terk eder."
• Seneca: "Kendi içine dönen kişi, dış dünyada hiçbir şeyi ne sever ne de nefret eder."
• Marcus Aurelius: "Evrende hiçbir şey iyi ya da kötü değildir; yalnızca bizim algılarımızdır."
• Konfüçyüs: "Sessizlik, bilginin yüce erdemidir."
• Sokrates: "Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir."
• Mevlânâ: "Hamdım, piştim, yandım; artık hiçbir şeye bağlanmam."
• İbn Arabi: "Ne sev, ne nefret et; sevgi de nefret de senden daha büyük değildir."
• Jean-Paul Sartre: "Cehennem, başkalarıdır; onlardan uzak kalmak, özgürlüktür."
• Albert Camus: "Hayatın saçmalığını kabul etmek, onu olduğu gibi yaşamanın tek yoludur."
• Simone Weil: "Gerçek özgürlük, hiçbir şeye inanmamaktan geçer."
• Ludwig Wittgenstein: "Konuşulamayan şeyler hakkında susmalı."
• Şeyh Edebali: "Sükût, insanın kalkanıdır."
• Baruch Spinoza: "Duygularımız bizi tutsak eder; bilgelik, tarafsızlıktır."
2. Nötr Kalan Sözler (Dengeli Yaklaşım)
• Aristoteles: "İki uç arasında altın bir yol vardır."
• Immanuel Kant: "Aklını kullanmaya cesaret et ama her zaman ölçülü ol."
• Bertrand Russell: "Bilgelik, neye inanmayacağını bilmekten geçer."
• Voltaire: "Soru sormaktan asla vazgeçme; ancak dogmalar, düşüncenin düşmanıdır."
• Goethe: "Sevgi de nefret de gereklidir; denge, hayatta kalmanın sırrıdır."
• David Hume: "İnsan aklı, tutkuların yansımasıdır; ne tamamen kurtulabilir ne de teslim olabilir."
• Friedrich Nietzsche: "Hayatı anlamlı kılan şey, tutkular ve iradenin sınavıdır."
• Karl Jaspers: "İnançsızlık, insanı özgürleştirse de bir varoluş krizine sürükleyebilir."
• Lev Tolstoy: "Dünyanın sessizliği, insanın vicdanında yankılanır."
• İbn Sina: "Bilgelik, ne aşırı inançtan ne de tam bir inançsızlıktan doğar."
• Victor Hugo: "Sessizlik bazen bir erdemdir, bazen ise bir korkaklık."
• Tagore: "Hayat, ne bir aşırılık ne de bir teslimiyettir; her şey uyum içinde olmalıdır."
• Tolkien: "Hiçbir şey yapmamak, bazen en büyük hareket olabilir."
• Blaise Pascal: "İnsanın en büyük gücü, ne zaman susacağını ve neye inanacağını bilmesidir."
• Confucius: "Aşırılıklar, insanın huzurunu bozar; ancak duygusuzluk da insanlığı yok eder."
3. Karşıt Olan Sözler (Eleştirel Yaklaşım)
• Friedrich Nietzsche: "İnsanın zaferi, tutkuları ve arzuları sayesinde kazanılır; duygusuzluk, yaşamın inkârıdır."
• Hz. Mevlânâ: "Aşksız geçen bir ömür, beyhude bir ömürdür."
• Sartre: "Sessizlik, zulmün en büyük destekçisidir."
• Martin Luther King Jr.: "Adaletsizlik karşısında sessiz kalan, zalimle aynı safta yer alır."
• Immanuel Kant: "İnanç olmadan ahlak mümkün değildir; akıl bir yere kadar rehberlik edebilir."
• Dostoyevski: "İnsan, tutkuları ve inançları olmadan yalnızca bir gölgedir."
• Albert Einstein: "Hayal gücü, bilgiden daha değerlidir; inanç ve tutku olmadan yaratıcılık olmaz."
• Lev Tolstoy: "Sevgi, insan ruhunun en derin ihtiyacıdır."
• Victor Hugo: "Sessizlik, bazen suçun ortaklığını yapmaktır."
• George Orwell: "Hakikati söylemek, özellikle evrensel yalanlar döneminde, bir cesaret işidir."
Bu sözler, Schopenhauer’in düşüncesine dair destekleyici, dengeli ve eleştirel bakış açılarını çok boyutlu bir şekilde ele alır.
🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓
Yorumlar
Yorum Gönder