kadınlar ve kapitalizm

 Kadınlık Doğasının Kapitalizmin Kıskacındaki İsyanı 


• Doğal Vazife ve Modern Kölelik Çatışması

Kapitalist düzen, bireyin varoluşsal görev ve ihtiyaçlarını göz ardı ederek, insanları üretim süreçlerinin birer dişlisi haline getirmektedir. Bu sistemde özellikle kadınlar, yaratılışlarının temel dinamiklerinden koparılarak “ekonomik özgürlük” adı altında sürekli çalışmaya zorlanmaktadır. Kadının, fıtri olarak aileyi ayakta tutan, nesilleri yetiştiren ve manevi dengeyi sağlayan bir rolü olduğu unutulmuş, yerine bu roller sistematik şekilde küçümsenmiştir. Bu, modern bir kölelik düzeni oluşturarak kadının ruhsal ve zihinsel bütünlüğünü sarsmıştır. 


• Kadının Çifte Sömürüsü: Evde ve İşte

Kadın, hem aile içinde hem de iş hayatında iki farklı cephede sömürülmektedir. Kapitalizm, erkeğin omuzladığı ekonomik sorumluluğu kadına da yükleyerek, onun doğasına aykırı bir yaşam tarzını dayatmaktadır. Bu düzen, kadınlara “kendi ayakları üzerinde durma” idealini aşılarken, bunun arka planında kadınları ucuz iş gücü olarak sistemde konumlandırmayı amaçlamaktadır. Evdeki manevi emeğini hiçe sayan bu yaklaşım, kadını hem evde hem iş yerinde tükenişe sürüklemektedir. 


• Ekonomik Özgürlük Maskesi

Kapitalizmin “kadın özgürleşmesi” argümanı, aslında kadının ekonomik sömürüye dahil edilmesinden başka bir şey değildir. Kadınlara özgürlük adı altında, “çalışmak zorundasın” mesajı sürekli olarak tekrar edilmektedir. Ancak bu özgürlük, kadınları mutlu ve huzurlu kılmaktan çok uzaktır; aksine onları kaygıya, strese ve tükenmişliğe sürüklemektedir. Kadınlar, sistemin yüklediği sahte özgürlükle, kendi öz benliklerinden uzaklaşmaktadır. 


• Doğanın ve Ruhun İsyanı

Kadının yaratılışı, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda ruhsal ve duygusal bir bütünlüğe sahiptir. Bu bütünlük, aileyi, sevgiyi ve huzuru merkezine alır. Kapitalizm, kadının bu doğal görevlerini görmezden gelerek, onu verimliliğe ve rekabete dayalı bir hayatın içine sürüklemektedir. Bu durum, kadının ruhsal dengesini bozarak, onu mutsuz ve yalnız bir birey haline getirmektedir. 


• Kadın ve Manevi Denge

Kadının varoluşunda manevi bir denge, sevgi ve huzur yaratma yeteneği vardır. Ancak modern sistem, kadının bu yeteneklerini değersizleştirerek yalnızca ekonomik üretime katkıda bulunmasını beklemektedir. Kadının ev içindeki emeği, çocuk yetiştirmedeki fedakarlığı ve eşine destek olma rolü sistematik olarak küçümsenmiştir. Oysa bu roller, toplumun devamlılığı ve huzuru için vazgeçilmezdir. 


• Aile ve Toplum Üzerindeki Etkiler

Kadının kapitalist düzenin taleplerine boyun eğmesi, aile yapısında ciddi yaralar açmıştır. Anneliğin değersizleştirilmesi, çocukların manevi boşluk içinde büyümesine yol açmaktadır. Aile, kadının ruhsal ve fiziksel tükenmişliği nedeniyle çatırdamakta; toplumsal huzursuzluklar artmaktadır. Kadınların iş hayatına zorlanması, nesillerin yetiştirilmesinde önemli bir boşluk yaratmaktadır. 


• Alternatif Bir Düzen Mümkün Mü?

Kadının hem aile içindeki rollerini sürdürebileceği hem de manevi huzurunu koruyabileceği bir düzen inşa etmek mümkündür. Bunun için kapitalist sistemin dayattığı çalışma koşullarını yeniden düşünmek gerekmektedir. Kadına yaratılışına uygun, dengeyi koruyabileceği, manevi huzurunu ihmal etmeyen bir yaşam sunulmalıdır. Bu, yalnızca kadını değil, tüm toplumu özgürleştirecek bir adımdır. 


• Kadının Yaratılışına Dönüş Çağrısı

Kapitalist düzenin dayattığı maskelerden kurtulmanın zamanı gelmiştir. Kadın, özüne dönerek, yaratılışının ona sunduğu eşsiz görev ve sorumlulukları fark etmelidir. Toplum da kadının emeğini yalnızca ekonomik katkılarla değil, manevi katkılarıyla da değerlendirmelidir. Çünkü kadının doğasına uygun bir yaşam, yalnızca onu değil, insanlığı da özgürleştirecek bir medeniyetin temelidir. 


Bu metin, kapitalizmin kadınlar üzerindeki sömürüsünü ve bunun toplumsal etkilerini sorgularken, insanlığın ruhsal dengesine odaklanmaktadır.


🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓


Kapitalizmin dünya düzenindeki etkileri, insanın yaratılışsal ve ruhsal boyutlarını derinden sarsmaktadır. Küresel ve ülkesel düzeyde uygulanan bu sistem, insanları doğal yaşam ve çalışma düzenlerinden kopararak, burjuva sömürgeciliğinin hedeflerine hizmet eden birer piyon haline getirmektedir. Özellikle kadınlar, bu kapitalist düzenin en büyük mağdurları arasında yer almaktadır. 



Bu sömürü düzeni, kadınlara, erkekler gibi hayatları boyunca çalışmaları gerektiği fikrini zihinlerine, kalplerine ve ruhlarına endokrine etmektedir. Kapitalizm, sözde medeniyet ve özgürlük adı altında kadınlara, ekonomik bağımsızlıklarını elde edebilmeleri için toplumsal, ailevi ve çevresel baskılarla bir işte çalışmayı dayatmaktadır. Kendi ayakları üzerinde durmanın tek yolu olarak görülen bu çalışma, kadınlara ömür boyu bir vazife olarak sunulmaktadır. 



Ancak, bu dayatma kadının doğal rolü ve vazifeleriyle çelişmektedir. Kadın, doğası gereği ailenin temel taşıdır; eş olarak, anne olarak, evin manevi direği olarak doğal görevlerini yerine getirmektedir. Çocuk doğurmak, yetiştirmek ve kocasına destek olmak gibi roller, kadının varoluşsal ihtiyaçları ve gerçekleriyle örtüşmektedir. Bu temel görevlerin üzerine bir de kapitalist sistemin sömürü mekanizmasında çalışmanın eklenmesi, kadının doğasına aykırıdır.



Kadının bu çifte yük altında ezilmesi, doğal olarak onu büyük bir stres, sıkıntı, kaygı ve endişe denizine sürüklemektedir. Kapitalizmin sözde medeniyet olduğu, gerçekte ise kadını boğan, baskılayan, ezen ve eziyet eden bir düzen olduğu açıktır. Bu sistemin yarattığı manevi ve fiziksel yük, kadınların ruh sağlığını ve yaşam kalitesini ciddi şekilde tehdit etmektedir.



Kadınların bu zorlayıcı koşullar altında hayatlarını sürdürmesi, onların doğal rollerinden uzaklaştırılarak, sadece iş gücü olarak görülmesi, insanlık adına büyük bir adaletsizlik ve haksızlıktır. Kapitalizmin kadınlara biçtiği bu rol, onların varoluşsal gerçeklerini ve ihtiyaçlarını görmezden gelerek, onları ekonomik bir meta haline getirmektedir.



Bu düzenin sorgulanması ve araştırılması, kadınların gerçek anlamda özgürleşmesi için elzemdir. Kadınlara dayatılan bu iş hayatı, onların doğal varoluşlarını ve ruhsal gelişimlerini baskılayarak, sadece ekonomik bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliği adına atılan adımları da ironik bir şekilde tersine çevirmektedir.



Kadınların hayatlarında dengeli bir çalışma ve yaşam düzeni kurabilmeleri için, kapitalizmin bu sömürücü yapısının değişmesi gerekmektedir. Kadınların hem aile içindeki doğal rollerini yerine getirebilmeleri hem de kişisel gelişimlerini sağlayabilecekleri, onları sömürmeyen bir sistem kurulmalıdır. Bu, hem kadınların hem de toplumun sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için zorunludur.



Sonuç olarak, kapitalizmin kadınlar üzerindeki baskısını ve sömürüsünü anlamak, insanlık için önemli bir adımdır. Kadınların özgür, doğal ve gerçek anlamda eşit olabilmeleri için, bu düzenin eleştirilmesi, sorgulanması ve reforme edilmesi bir gerekliliktir. Bu, sadece kadınların değil, tüm insanlığın daha adil ve huzurlu bir dünyaya kavuşması için atılması gereken önemli bir adımdır.


🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓


"herkes kapitalizm düzeni içerisindeki yerine ve pozisyonuna itiraz ediyor.

Bu sistemin yanlışlığına zulümlerine adaletsizliğine haksızlığına ve kapitalizmin sömürücülüğüne ve sömürgeciliğine itiraz etmiyor.

netice olarak sırası gelen herkes kapitalizmin gazabını görüyor..! "


Kapitalizm eleştirisi, sistemin bireysel, toplumsal ve küresel boyutlarda yarattığı adaletsizliklere işaret ederken genellikle kişisel düzeydeki memnuniyetsizliklerle sınırlı kalıyor. Bu, bireylerin kapitalist düzenin bütününe değil, sadece kendi konumlarına odaklanmalarından kaynaklanıyor. Eleştiri, bireysel mağduriyet üzerinden yükseldiğinde, sistemin temel yapılarına dokunmuyor ve dolayısıyla mevcut düzeni dönüştürecek bir kolektif bilince ulaşamıyor. 


Bireysel Perspektif ve Sistemin Korunumu 


Kapitalizmin adaletsizliği ve sömürüsü üzerine konuşulsa da, bireyler çoğunlukla kendi ekonomik ya da sosyal pozisyonlarının iyileştirilmesine odaklanıyor. Bu durum, sistemin temel mekanizmalarını sorgulamadan kabullenmeye yol açıyor. Çalışanlar, işverenler ya da tüketiciler olarak sistemin dişlilerinden biri haline geldikçe, kendi pozisyonlarını kaybetmekten korkuyorlar. Bu korku, eleştiriyi sisteme değil, sisteme entegre olmada başarısız olan ya da engel teşkil eden diğer bireylere yöneltiyor. 


Sömürü ve Sömürgeleştirme 


Kapitalizm, yalnızca bireyler üzerinde değil, toplumlar ve ülkeler üzerinde de büyük bir sömürü mekanizması kurar. Doğal kaynakların yağmalanması, emeğin değersizleştirilmesi ve sermayenin bir avuç elitin elinde toplanması, bu mekanizmanın sonuçlarıdır. Ancak, bu geniş kapsamlı adaletsizliklere karşı da çoğu zaman kolektif bir itiraz yükselmez. Çünkü sistem, bireyleri ve toplulukları birbirine rakip olarak konumlandırır, böylece dayanışmayı baltalar. 


Kapitalizmin Gazabı ve Sıra Sırası 


Sistemin doğası gereği, kimse kapitalizmin gazabından kaçamaz. Sermaye birikimi ve kazancın maksimizasyonu esastır, bu da emeği sömürmeyi, doğayı tahrip etmeyi ve sosyal eşitsizlikleri artırmayı gerektirir. Bugün ayrıcalıklı görünen bir pozisyonda olanlar, yarın sistemin acımasız doğası tarafından yok edilebilir. Sistem herkesi bir şekilde harcamaya programlıdır. 


Sonuç 


Kapitalizmin sürdürülebilirliği, bireysel ve toplumsal çelişkilerden beslenir. Pozisyonel eleştiriler ve bireysel çözüm arayışları, sistemin işleyişine doğrudan bir tehdit oluşturmaz. Ancak köklü bir dönüşüm, sistemin tüm yapısal unsurlarını sorgulamakla ve buna karşı kolektif bir bilinci inşa etmekle mümkün olabilir. Bunun için, yalnızca "sırası gelenin" değil, sistemin herkes üzerindeki etkisinin farkına varılması gerekir.


🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓


Kapitalizme İtiraz ve Gerçek Sorun 


"herkes kapitalizm düzeni içerisindeki yerine, konumuna ve pozisyonuna itiraz ediyor.

Bu sistemin yanlışlığına zulümlerine adaletsizliğine haksızlığına ve kapitalizmin sömürücülüğüne ve sömürgeciliğine itiraz etmiyor.

netice olarak sırası gelen herkes kapitalizmin gazabına görüyor..! " 


Verdiğiniz tespit oldukça önemli bir noktaya parmak basıyor. Günümüzde birçok kişi kapitalist sistemin kendisinden ziyade, bu sistem içindeki kişisel konumlarından veya elde edemedikleri avantajlardan şikayet ediyor. Bu durum, kapitalizmin derinlemesine eleştirilmesini engelleyerek, sistemin temel sorunları yerine semptomlarına odaklanılmasına neden oluyor.

İşte bu durumun nedenleri ve sonuçları hakkında bazı düşünceler:

* Sistemin Doğallaştırılması: Kapitalizm, uzun yıllardır hakim olan ekonomik sistem olduğu için birçok kişi tarafından doğal ve kaçınılmaz olarak görülüyor. Bu da sistemin eleştirilmesini zorlaştırıyor.

* Bireyselleşme: Kapitalizm, bireysel başarıyı ve rekabeti ön plana çıkararak, toplumsal sorunların bireysel sorumluluklar olarak görülmesine neden oluyor. Bu da sistemin bütünüyle eleştirilmesini engelliyor.

* Sistemin Kendini Yenileme Mekanizmaları: Kapitalizm, içerdiği çelişkileri ve adaletsizlikleri gidermek yerine, yeni sorunlar yaratarak kendini sürekli yeniliyor. Bu da sistemin eleştirilerine karşı dayanıklı olmasını sağlıyor.

* Kitle İletişim Araçlarının Rolü: Medya, genellikle kapitalist sistemin ideolojisini yayarak, insanların dikkatini gerçek sorunlardan uzaklaştırıyor.

Bu durumun sonuçları ise oldukça ciddi:

* Sistemin Devamlılığı: Sistemin temel sorunları çözülmediği için, kapitalizmdeki eşitsizlikler ve adaletsizlikler giderek artıyor.

* Toplumsal Ayrışma: İnsanlar, sistem içindeki yerlerine göre birbirlerine düşman hale geliyor ve dayanışma zayıflıyor.

* Çevresel Tahribat: Kapitalizm, kar maksimizasyonunu önceleyerek çevreye büyük zararlar veriyor.

Peki, ne yapmalı?

* Sistemin Bütünüyle Eleştirilmesi: Kapitalizmin sadece bireysel etkilerini değil, aynı zamanda sistemin temel yapısını ve yarattığı sorunları eleştirmek gerekiyor.

* Alternatiflerin Araştırılması: Kapitalizm dışındaki ekonomik sistemlerin incelenmesi ve tartışılması önemlidir.

* Toplumsal Hareketlerin Güçlendirilmesi: Adaletsizliğe karşı mücadele eden toplumsal hareketlere destek verilmeli.

* Eğitim Sisteminin Değiştirilmesi: Eleştirel düşünme becerilerinin geliştirildiği bir eğitim sistemi oluşturulmalı.

Sonuç olarak, kapitalizme olan itirazların, sistemin temel sorunlarına odaklanması gerekiyor. Aksi takdirde, sistemin çarkları içinde sürekli dönen ve bir türlü çıkış yolu bulamayan bireyler olarak kalmaya devam edeceğiz.


🌸🐢🐈🦋🦜🫒🌳🍇🐞🌺🌻🍃🐋☀️🌿🍁☘🫒🍎🐝⚘🦌🌹🐈🌿🐝🦌🐈🦋🫒🦜🐓





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

💥kapitalizmin alt sistemleri

burjuva dünyası

⭐🌻🌾🍃 müstakil tek katlı bahçeli evler modeli 🍀☘🍃🌿🌴🐝