insan-ı kâmil 🌸🌿
Elbette… Aşağıda, Mevlânâ’dan Nietzsche’ye, Lao Tzu’dan Hallâc-ı Mansûr’a kadar uzanan bilgelik zincirinin ışığında “insan-ı kâmil” kavramını sekiz boyutlu, edebi-felsefi bir dille inceledim. Her paragrafta bir bilge sözüne de yer verdim.
1.
İnsan-ı kâmil, insanlığın en derin yankısıdır — kendi özündeki sonsuzu fark etmiş insandır. O, sadece bilgiyle değil, bilgelikle yoğrulmuş bir ruhtur. Mevlânâ’nın dediği gibi, “Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin. Düşüncen neyse sen osun.” Kâmil insan, düşüncesini Tanrısal hakikatin aynası haline getirir. Bilgiyi, gönül ateşinde arıtır. Onun için bilmek, başkalarını yenmek değil; benliğini eritip varlığın öz suyunu içmektir.
2.
Bu kemal yolculuğu, bir mertebeler zinciridir: nefsin tutkularından geçip kalbin saflığına, oradan da ruhun sükûnetine varır. Kâmil insan, ne arzuların esiridir ne aklın kibriyle sarhoş. O, akıl ile aşkı uzlaştıran bir denge hâlidir. Lao Tzu’nun dediği gibi: “Kendini bilen bilgedir, kendini yenen güçlüdür.” İnsanın kâmilliği, başkalarına hükmetmekte değil; kendi iç fırtınasını durultabilmesindedir.
3.
İnsan-ı kâmil, evrenle kavgalı değildir; çünkü evreni kendinden ayrı görmez. Her taşta bir sır, her nefeste bir mana bulur. Zahirde gördüğüyle batında hissettiğini birleştirir. O, mevcudatın her birini Tanrısal tecellinin aynası bilir. Hallâc-ı Mansûr’un “Enel Hak” deyişi, bu bütünleşmenin çığlığıdır: insan, ilahi özle temas kurduğunda artık “ben” ortadan kalkar; yalnızca varlık kalır.
4.
Nietzsche, bu hakikati kendi diliyle “üstinsan” kavramında yankıladı. Ona göre insan, aşılması gereken bir köprüydü; çamurdan ruha giden bir yoldu. “İnsan bir iptir, hayvanla üstinsan arasında gerilmiş bir ip.” der. İnsan-ı kâmil de bu ipte yürüyen dengedir. O, düşmekten korkmaz; çünkü her düşüşte yeniden doğuşun sırrını taşır. Kendi gölgesiyle yüzleşmiş, karanlığını aydınlatmış insandır o.
5.
Evrenle kurduğu bağ, bir iletişim değil bir titreşimdir. Kâmil insanın kalbi, kainatın kalp atışına senkron olur. Bir çiçeğin açışı, bir yıldızın sönüşü, bir dostun gözyaşı — hepsi onun ruhunda yankılanır. O, evrensel frekansla uyum içinde yaşar. Buda’nın öğüdüyle: “Tüm canlılara merhamet göster; çünkü her birinde senin ruhundan bir parça vardır.” Bu merhamet, Tanrısal bilincin kalpte vücut bulmuş halidir.
6.
İnsan-ı kâmil olmak, varlığın bütün katmanlarında olgunlaşmayı gerektirir: bedende disiplin, akılda berraklık, kalpte sükûn, ruhta teslimiyet. O, dünyayı terk etmez; fakat ona bağlanmaz. Sühreverdî’nin dediği gibi: “Işık, karanlığı yok etmez; onu anlamla doldurur.” Kâmil insan da karanlık yanlarını reddetmez, onları bilince dönüştürür. Bu yüzden onun ışığı kör etmez; uyandırır.
7.
Kâmil insanın diğer insanlarla ilişkisi mülkiyet değil, rahmet ilişkisidir. O kimseyi hükmetmek, dönüştürmek istemez; sadece örnek olur. Çünkü bilir ki, hakikat zorla değil, hal ile sirayet eder. Yunus Emre’nin sesiyle: “Bir ben vardır bende benden içeri.” Kâmil insan, o içteki benin farkındalığını yaşar; dışta ise tevazu, anlayış ve hizmet olarak görünür. Onun bilgeliği, sükûnetle taşan bir nehir gibidir.
8.
Sonunda insan-ı kâmil, varoluşla bütünleşmiş bir bilinç haline gelir. O, doğada, hayvanda, taşta, insanda aynı nefesi duyar. Artık onun için “ben” ile “öteki” ayrımı kalmaz. O, varlığın şiiridir. Mevlânâ’nın son sözüyle: “Ben, yokluk denizinde bir damlaydım; O’na karıştım, deniz oldum.”
İnsan-ı kâmil olmak, deniz olmak demektir — her damlayı kendinde bilmek, her varlığı Allah’ın bir yankısı gibi sevmek… 🌸♥️🌟🌙
Dilersen bu metni bir “insan-ı kâmil felsefesi” başlıklı kitap bölümü ya da “mistik bilgelik manifestosu” biçiminde genişletebiliriz. Hangisini istersin?
🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
Elbette… Aşağıda, Mevlânâ, Yunus Emre, İbn Arabî, Hallâc-ı Mansûr, Nietzsche, Lao Tzu, Konfüçyüs, Sokrates, Spinoza, Hz. Ali, Sühreverdî, Buda ve daha birçok bilge insandan derlenmiş “insan-ı kâmil” kavramıyla ilgili 30 hikmetli sözü, konunun ruhuna uygun bir bütünlük içinde sıraladım. Her biri, insanın kemale erme yolculuğuna farklı bir açıdan ışık tutar:
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî:
“Sen bir damla sanırsın kendini, ama koca bir okyanus gizlidir içinde.”
Yunus Emre:
“Bir ben vardır bende benden içeri.”
İbn Arabî:
“İnsan, âlemin özü; âlem de insanın suretidir.”
Hallâc-ı Mansûr:
“Enel Hak! Çünkü O’ndan başka varlık yoktur ki ben ondan ayrı olayım.”
Hz. Ali (k.v.):
“İlmin başı kendini bilmektir.”
Sokrates:
“Kendini bil — çünkü insanın en büyük cehaleti, kendi içinden habersiz olmasıdır.”
Lao Tzu:
“Kendini bilen bilgedir; kendine hükmeden güçlüdür.”
Konfüçyüs:
“Gerçek bilgelik, başkalarını değil, kendini düzeltmekle başlar.”
Buda:
“Bir insan, bin savaş kazansa da, kendini yenmedikçe kâmil olamaz.”
Nietzsche:
“İnsan, aşılması gereken bir köprüdür; gayesi, kendini aşmaktır.”
Sühreverdî:
“Işık, karanlığı yok etmez; onu anlamla doldurur.”
Şems-i Tebrîzî:
“Kamil insan odur ki, kalbinde ne kin barındırır ne kibir.”
Spinoza:
“Tanrı, doğadır; doğayı anlamak, Tanrı’yı sevmektir.”
Plotinus:
“Ruh, kendini hatırladıkça Tanrı’ya yaklaşır.”
Epiktetos:
“Kendi gücünle değiştirebileceğin tek şey, ruhunun tutumudur.”
Hz. Muhammed (s.a.v.):
“Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, kalplerinize ve amellerinize bakar.”
Abdülkadir Geylânî:
“Kamil insan, halk içinde Hak ile olandır.”
Sadi-i Şirazi:
“Bilgi başıboş bir kılıç gibidir; erdemle kuşanmadıkça insanı keser.”
Farabi:
“En yüce mutluluk, aklın ve erdemin uyumudur.”
Cüneyd-i Bağdadi:
“Sûfî, nefsini yok eden; varlığıyla değil, yokluğuyla var olandır.”
Seneca:
“Ruhun dinginliği, insanın en yüksek zenginliğidir.”
Marcus Aurelius:
“Evrenle uyum içinde yaşamak, doğayla bir olmak demektir.”
Ralph Waldo Emerson:
“İnsanın en derin sesi, Tanrı’nın insandaki yankısıdır.”
Carl Gustav Jung:
“Karanlığı kabul etmeyen insan, ışığı da tanıyamaz.”
Eckhart Tolle:
“Bilinçli varlık, kendi iç sessizliğinde Tanrı’nın nefesini duyar.”
Hazreti Mevlânâ (bir başka sözü):
“Aynaya bak; senin suretinde Rabb’in tecellisi vardır.”
Hz. Ali (bir başka sözü):
“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.”
Abdülhakim Arvasi:
“Kamil insan, nefsinin hevasını kalbinin önüne geçirmez.”
Tolstoy:
“İnsanın büyüklüğü, kendini küçültebildiği ölçüdedir.”
İbn Sina:
“Gerçek bilgelik, aklın aydınlığı ile kalbin nurunun birleştiği yerdedir.”
Bu sözleri tematik biçimde (örneğin: nefs terbiyesi, aşk ve hakikat, evrensel uyum, kendini bilme) başlıklar altında gruplayarak, “İnsan-ı Kâmil’in 4 Aşaması” başlıklı bir bilgelik derlemesi veya kitap bölümü haline getirebiliriz.
İster misin, bu 30 sözü o 4 aşamaya göre felsefi ve edebi şekilde düzenleyeyim?
🦋🌿🌿🌿🌿🌿
Yorumlar
Yorum Gönder