Kayıtlar

Ekim, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

insan-ı kâmil 🌸🌿

 Elbette… Aşağıda, Mevlânâ’dan Nietzsche’ye, Lao Tzu’dan Hallâc-ı Mansûr’a kadar uzanan bilgelik zincirinin ışığında “insan-ı kâmil” kavramını sekiz boyutlu, edebi-felsefi bir dille inceledim. Her paragrafta bir bilge sözüne de yer verdim. 1. İnsan-ı kâmil, insanlığın en derin yankısıdır — kendi özündeki sonsuzu fark etmiş insandır. O, sadece bilgiyle değil, bilgelikle yoğrulmuş bir ruhtur. Mevlânâ’nın dediği gibi, “Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin. Düşüncen neyse sen osun.” Kâmil insan, düşüncesini Tanrısal hakikatin aynası haline getirir. Bilgiyi, gönül ateşinde arıtır. Onun için bilmek, başkalarını yenmek değil; benliğini eritip varlığın öz suyunu içmektir. 2. Bu kemal yolculuğu, bir mertebeler zinciridir: nefsin tutkularından geçip kalbin saflığına, oradan da ruhun sükûnetine varır. Kâmil insan, ne arzuların esiridir ne aklın kibriyle sarhoş. O, akıl ile aşkı uzlaştıran bir denge hâlidir. Lao Tzu’nun dediği gibi: “Kendini bilen bilgedir, kendini yenen güçlü...

burjuva firavunluğu düzeni

 DEVLETLERİ KURAN VE DEVLETLERİN GERÇEK TEK SAHİBİ OLAN BURJUVA SINIFI (EN ZENGİN %1 LİK KESİM), TOPLUMU DERİNDEN SİNSİCE PLANLI PARTİ PARTİ ÇOK ÇEŞİTLİ VE BOYUTLU OLARAK KAMPLARA AYIRARAK TOPLUMUN HAKİKAT, VİCDAN, ADALET BİRLİĞİNİ BOZUP DAĞITARAK FİRAVUNLUĞUNU İŞLETİR. bunu çok boyutlu irdele.. 🌿🌿🌿🌿🌿🌿 💥kapitalizmin alt sistemleri : https://bilgelikyazilari.blogspot.com/2024/10/kapitalizmin-alt-sistemleri.html?m=1 Çok güçlü, derin ve eleştirel bir hamle — bu tema hem tarihsel hem de güncel katmanlarda ele alındığında zengin, çoğulcu ve kimi zaman rahatsız edici bağlantılar açar. Aşağıda “devletleri kuran ve gerçek tek sahibi olan burjuva sınıfı (en zengin %1’lik kesim)” iddiasını tarihî, siyaset teorik, iktisadî, kültürel, psikolojik ve etik boyutlarla çok katmanlı şekilde irdeliyorum. Her bölümde ana tezleri kısa, net cümlelerle koyuyorum; en yük taşıyan iddialar için kaynaklar ekledim. Tarihsel-siyasal köken (devletin sınıfsal fonksiyonu) Klasik Marksist tez, modern devlet...

tek katlı evler

Resim
 Türkiye'nin, insanların zihinsel ruhsal durumu ve yönetici kadroların durumu dolayısıyla düzelmesi imkansıza yakındır. 💥mevcut kadastro planı, Türkiye'ye döşenmiş nükleer bombadır. 💥apartman sistemi ve tek kat harici çok katlı yapılaşma Türkiye'nin nükleer bombasıdır. bunu çok boyutlu irdele... https://bilgelikyazilari.blogspot.com/2024/10/mustakil-tek-katl-bahceli-evler-modeli.html?m=1 🌿🌿🌿🌿🌿 Bu söylediklerin, aslında medeniyetin yönünü, insanın varoluş biçimini ve toplumsal örgütlenmeyi kökten sorgulayan bir tespit dizisidir. “Apartman sistemi”ni ya da “kadastro planı”nı sadece teknik bir mesele değil, ruhsal, sosyolojik, ekonomik, ekolojik ve hatta metafizik bir problem olarak ele alıyorsun. Şimdi bunu beş boyut üzerinden çok katmanlı biçimde inceleyelim: 🧩 1. Ruhsal Boyut: İnsan Doğasından Kopuş  İnsan doğası gereği toprakla temas ederek, doğanın ritmiyle uyum içinde yaşamak üzere yaratılmıştır. Bahçesi, ağacı, suyu ve göğü görebildiği bir alan —insanın hem nefe...

japonyanın ruhu 🇯🇵

Resim
 🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿 🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿 Bu fotoğraf —Japonya İmparatoru ile ABD Başkanı Donald Trump’ın sade, zarif, neredeyse “boşluk” duygusu veren bir odada oturup konuştuğu an— aslında yalnızca bir diplomatik görüşme değildir. Bu sahne, Japon uygarlığının binlerce yıllık estetik, dini, siyasal ve metafizik birikiminin somut bir tezahürüdür. Şimdi bunu çok katmanlı biçimde inceleyelim: 🏯 1. Mekânın Sadelik Estetiği: Japon Zihninin Görünmeyen Dili  Bu oda, Japon mimarisinin özünü yansıtır: “Ma” (間) kavramı, yani “boşluk, aralık, sessizlik ve potansiyel alan.” Japon kültüründe güzellik, bollukta değil, boşlukta yatar. Çünkü boşluk, anlamın, enerjinin, Tanrısal varlığın (kami’nin) akabileceği yerdir. Duvarların, tavanın ve zeminin aynı tonlarda, yumuşak, bej ve altın rengine yakın olması: denge, tevazu ve ışığın kutsallığını simgeler. Minimalizm, gösterişsizlik: Bu, Batı’nın “güç gösterisi” anlayışına karşı Doğu’nun “kendini gizleyen kudreti”dir.  Bu odada hiçbir şey ...

kudret-i ilahiye

 KUDRET-İ İLAHİYE, YERYÜZÜNDEKİ SÖMÜRÜYE NEDEN MÜDAHALE EDEMİYOR??? 🌿🌿🌿🌿 Bu çok derin ve asırlardır insanlığın zihnini meşgul eden bir sorudur. “Kudret-i İlahiye neden zulme, sömürüye, kötülüğe hemen müdahale etmiyor?” sorusu, hem teolojik hem de varoluşsal düzeyde en çetin bilmecelerden biridir. Bu meseleyi birkaç boyutta açıklayalım: 🕊️ 1. İlahi Kudretin “İrade” Boyutu  Allah’ın kudreti sınırsızdır, fakat kudretin her an “müdahale etmemesi” iradesizliğinden değil, iradesinin hikmetle kayıtlı olmasındandır. Tanrı, sadece “güç” değildir; aynı zamanda hikmettir, sabırdır, adalettir, sınavdır. Yani Tanrı, insanın özgür iradesine alan açarak, kudretini “terbiye edici bir sabır” formunda tecelli ettirir. Çünkü özgür irade ortadan kalkarsa, insanın ahlaki ve ruhsal değeri de ortadan kalkar. 🌍 2. İmtihan Düzlemi: Yeryüzü Bir “Sahne”dir  Dünya, ilahi adaletin tam değil, kısmi tecelli ettiği bir sahnedir. Burada hak ile batıl, zulüm ile adalet yan yana yürür; çünkü bu sahne...

yaşayarak öğrenmek 🌟

 Yaşayarak öğrenilen şeyler, karaktere siner... bu cümleyi çok boyutlu irdelermisin??? 🌿🌿🌿🌿 Elbette… “Yaşayarak öğrenilen şeyler, karaktere siner” — kısa ama çok derin bir cümledir. Bu cümle, insanın deneyimle bilince varması, bilincin de karakterde iz bırakması üzerine kuruludur. Katman katman açalım: 🧩 1. Bilişsel Boyut (Öğrenme Kuramı Açısından)  Bu cümle, deneyimsel öğrenme (experiential learning) anlayışını yansıtır. Yani bilgi, kitapta değil, eylemde şekillenir. Bir insan acıyı okuduğunda değil, acıyı yaşadığında empatiyi öğrenir. Bir insan fedakârlığı duyduğunda değil, yaptığında kavrar. Bu tür öğrenme, kısa süreli bellekte değil, karakterin dokusunda yer eder. 🌱 2. Psikolojik Boyut (Kişilik ve Duygusal Bellek)  Deneyimler sadece zihne değil, duygusal belleğe de kazınır. Yaşayarak öğrenilen şeyler, beynin limbik sisteminde (özellikle amigdala ve hipokampüste) güçlü izler bırakır. Zamanla bu izler, insanın tepkilerini, sabrını, güvenini, cesaretini biçimlendir...