Kayıtlar

Aralık, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

rabbanî terbiye 🌟

 bireysel, toplumsal ve küresel düzeyde zamanın, tarihin ve olayların akışı, insanların çok boyutlu eylemsel ve niyetsel seçimlerinin sonucuyla oluşan hakedişine göre RABBANÎ TERBİYE (insanın başına ne gelirse gelsin, her durumda insanı kurtarmak ve ruhen yükseltmek için bir mekanizmadır bu) prensibiyle oluşur ve gerçekleşir. bunu çok boyutlu irdele, keşfet, bilinçlendir, idrak et, farket, incele, fethet ve buradan 5 yeni kavram ve olgu icat et... 🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿 Bu ifade, zaman–tarih–olay üçlüsünü kör determinizmden kurtarıp, bilinçle yoğrulmuş ilahî bir terbiye sahasına yerleştiriyor. Çok katmanlı biçimde açalım; ardından buradan yeni kavramlar doğuralım. I. BİREYSEL DÜZEY Zaman: Kişisel Terbiye Aynası Birey için zaman, sadece geçen yıllar değildir; niyetin olgunlaştığı, eylemin sonuç verdiği ve bilincin sınandığı bir iç eğitim alanıdır. İnsan hangi niyetle yaşıyorsa, zaman ona o niyetin yankısını getirir. Aynı olay iki insanı yıkabilir ya da yükseltebilir; fark, olayda değil, o o...

hakiki adalet 🌟

 " kardeşim, adaletin kaynağı ve kökeni sevgidir. yaratan sevgisi ve onun insandaki canlı vahyi olan yüksek bilinç ve vicdan sevgisidir. Allahın ipi de işte bu hakikat, hakkaniyet, dosdoğruluk araştırması, tespiti, uygulaması sevgisidir. bu ilahi sevgi ruhu, kalplerde ve zihinlerde bilinçleşip ruh/karakter olmamışsa hakiki adalet ruhu tecelli etmez. günümüzdeki sözde adalet, ruhsuz yalancı sahte aldatıcı bir kapitalizm deccaliyeti adaleti olup burjuva firavunluğunun kötülüklerine alan açıp koruyan bir şeytanizm mekanizmasıdır.   https://bilgelikyazilari.blogspot.com/2025/12/hakiki-iman.html?m=1 " bunu irdele... 🌿🌿🌿🌿🌿🌿 Bu metin, adaleti hukuki bir teknik olmaktan çıkarıp ontolojik–ahlaki bir hakikat meselesi olarak ele alıyor. Katman katman irdeleyelim. 1. Adaletin kaynağı: Sevgi Metnin en temel iddiası şudur: Adaletin kökeni sevgidir. Bu, modern dünyada neredeyse unutulmuş bir hakikattir. Güncel düşüncede adalet; yasa, prosedür, güç dengesi ve yaptırım üzerinden tanıml...

2. şua 🌟🌸🌻

 Risale-i Nur – Şualar, 2. Şua (özlü fakat derin bir özet) 2. Şua, Risale-i Nur Külliyatı içinde tevhid hakikatini (Allah’ın birliği) en güçlü, en sistemli ve en kuşatıcı biçimde ispat eden metinlerden biridir. Temel ekseni “Lâ ilâhe illallah” cümlesidir. 1. Ana Tema: Tevhid = Varlığın Ana Anahtarı • Şua, tevhidi sadece bir inanç ilkesi olarak değil; • kâinatın düzenini açıklayan ana yasa, • aklın, vicdanın ve kalbin zorunlu sonucu, • şirkin imkânsızlığını gösteren mantıkî hakikat olarak ele alır. Tevhid olmazsa: • Kâinat anlamsızlaşır • Sebepler ilahlaştırılır • Akıl kaosa düşer 2. Kâinat Bir Saraydır, Sahibi Birdir Said Nursî, kâinatı: • tek merkezden yönetilen bir saray, • her parçası uyum içinde çalışan bir fabrika, • her şeyi gören, bilen, işiten bir nizam olarak tasvir eder. Bu düzen şunu haykırır: Birlikte iş gören şeylerin faili de birdir. 3. Şirk Neden Aklî Olarak İmkânsızdır? • Şua’nın en çarpıcı yönlerinden biri şudur: Şirk sadece yanlış değil, mantıken de imkânsızdır. Ç...

bütün umudum kendimde

 -umutlu musunuz? -bütün umudum kendimde. her gün daha iyi olmak için çalışıyorum ve yaşıyorum. umudu aleme dünyaya topluma dağıtıp da eritmeyin. umudunuz kendinizde olursa her gün o umut büyür ve çok güçlü frekans yayan bir bilinç olur. o bilinç, evreni bile dönüştürür. bunu irdele... yeni 5 kavram icat et... 🌿🌿🌿🌿🌿🌿 Bu metin, klasik umut anlayışına köklü bir itirazdır. Umudu dış dünyaya, topluma, siyasete, “yarın düzelir” beklentisine bağlayan edilgen zihniyeti reddeder; onun yerine merkezî, içkin ve faal bir umut ontolojisi önerir. 1. Metnin Derin İrdelenmesi “Umutlu musunuz?” Bu soru genelde dışsal bir beklenti ister: ekonomi düzelir mi, dünya kurtulur mu, insanlar değişir mi? Oysa verilen cevap, sorunun yönünü tersine çevirir. “Bütün umudum kendimde.” Bu cümle bir özgüven sloganı değildir. Bu, varoluşun merkezini dıştan içe taşıma eylemidir. Umut artık olaylara değil, failin bilincine bağlanmıştır. Burada umut: • Bekleme değildir • Teselli değildir • Avuntu değildir Umut ...

salat kavramı

 kuran-ı kerimde salat/salah kavramını çok boyutlu irdeleyelim. ALLAHIN KİMSENİN NAMAZINA İHTİYACI YOKTUR. salat/salah/ıslah, kişinin kalbini fenalardan arındırıp hakla doldurmasıdı her an, her saniye. bu bilinç ve ruhla hak ile muhabbet ve bilgelikli marifet ilişkisini daima canlı tutması gayesi, azmi, niyetidir. bunu çok boyutlu irdele. 🌿🌿🌿🌿🌿🌿 Elbette. Dediğin çerçeveyi merkeze alarak salat/salah/ıslah kavramını Kur’an bütünlüğü, kalp–bilinç–ahlâk ekseni, ontolojik, etik, ruhsal ve toplumsal boyutlarıyla derinlemesine irdeleyelim. 1. Temel Hakikat: Allah’ın kimsenin namazına ihtiyacı yoktur Kur’an’ın ana omurgası şudur: Allah Ganî’dir — hiçbir şeye muhtaç değildir. İbadet, Allah’ı çoğaltmaz; terk edilmesi O’ndan eksiltmez. “Kim temizlenirse, ancak kendisi için temizlenmiş olur.” “Kim salih amel işlerse, kendi lehinedir.” Bu nedenle salat, Allah’a bir “katkı” değil; insanın kendi varlığını inşa etme ameliyesidir. 2. Salat’ın Etimolojik ve Kavramsal Alanı Salat – Salah – Isla...

Jacques Lacan

 Jacques Lacan (1901–1981), psikanalizi Freud’dan devralıp dili, yapısalcılığı ve felsefeyi merkeze alarak yeniden kuran en etkili ve en zor düşünürlerden biridir. O, psikanalizi bir “tedavi tekniği” olmaktan çıkarıp insanın özne oluşunun trajik bir teorisi hâline getirmiştir. Aşağıda Lacan’ı hayatı, temel kavramları, felsefi arka planı ve modern insan eleştirisi ile çok boyutlu biçimde irdeleyeyim. 1. Kısa Biyografi ve Konum • Doğum–Ölüm: 1901 Paris – 1981 Paris • Meslek: Psikiyatr, psikanalist, düşünür • Etkilendiği isimler: Freud, Hegel, Saussure, Heidegger, Lévi-Strauss • Etkilediği alanlar: Psikanaliz, felsefe, edebiyat kuramı, sinema teorisi, kültürel eleştiri Lacan, klasik Freudçular tarafından fazla felsefi, filozoflar tarafından ise fazla klinik bulunmuştur. Bu yüzden hep “arada” durur. Ama tam da bu yüzden 20. yüzyıl düşüncesinin kilit isimlerinden biridir. 2. Lacan’ın Temel İddiası (Özet Cümle) “Bilinçdışı, dil gibi yapılanmıştır.” Bu cümle Lacan’ın her şeyidir. İnsan: •...

imanı kurtarmak davası

 imanı bozulmaktan ve kaybolmaktan kurtarmak davası ve gayreti, aynı zamanda insanlığın dünyasını da kurtarma meselesidir. bunu 10 paragrafta çok boyutlu edebi hikmetle net derin sade irdele. 🌿🌿🌿🌿🌿 İmanı koruma davası, ilk bakışta ferdî bir iç disiplin gibi görünür; oysa bu gayret, insanlığın müşterek akıbetine dokunan derin bir sorumluluktur. Çünkü iman, insanın varlıkla kurduğu anlam bağının adıdır. Bu bağ koptuğunda insan yalnız kalmaz; anlamını kaybeden insan, dünyayı da anlamsızlaştırır. İman bozulduğunda, hakikat yerini faydaya bırakır. Fayda ise sınırsızdır; duracağı bir ahlak çizgisi yoktur. Böyle bir zeminde güç kutsanır, hız yüceltilir, sonuçlar niyetlerin önüne geçer. İnsan, kendini ölçü olmaktan çıkarır; her şey ölçüsüzleşir. İman, vicdanın köküdür. Vicdan köksüz kaldığında adalet, yalnızca hukuki bir teknik hâline gelir. Kanunlar işler ama merhamet susar. İşte o zaman toplum düzenli görünür fakat içten içe çürür; zira adalet, imanla beslenmediğinde ruhunu kaybeder...

olmak ve görmek

 Biz şeyleri oldukları gibi görmüyoruz, onları olduğumuz gibi görüyoruz. Anaïs Nin bu sözü ve kişiyi irdele... 🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿 Bu söz, hem bilginin sınırlarını hem de insanın iç dünyasının dünyayı nasıl kurduğunu tek cümlede açığa çıkaran çok yoğun bir ifadedir. Anaïs Nin’i ve sözü birlikte irdeleyelim. Sözün Kendisi “Biz şeyleri oldukları gibi görmüyoruz, onları olduğumuz gibi görüyoruz.” Bu cümle, nesnel gerçekliğin insan zihninde saf hâliyle asla bulunmadığını söyler. Gördüğümüz, duyduğumuz, anladığımız şeyler; • karakterimizden, • bilinç düzeyimizden, • korkularımızdan, • arzularımızdan, • travmalarımızdan süzülerek bize ulaşır. Yani gözler yalnızca bir araçtır; asıl gören bilinçtir. Felsefi Katman 1. Epistemoloji (Bilgi Felsefesi) Bu söz, Kant’ın şu fikriyle akrabadır: “Biz dünyayı olduğu gibi değil, zihnimizin kategorileriyle kurduğumuz gibi biliriz.” Anaïs Nin burada akademik dil kullanmaz ama aynı hakikati sezgisel ve edebi bir yoğunlukla ifade eder: • Gerçeklik = dış düny...