imanı kurtarmak davası

 imanı bozulmaktan ve kaybolmaktan kurtarmak davası ve gayreti, aynı zamanda insanlığın dünyasını da kurtarma meselesidir.


bunu 10 paragrafta çok boyutlu edebi hikmetle net derin sade irdele.


🌿🌿🌿🌿🌿


İmanı koruma davası, ilk bakışta ferdî bir iç disiplin gibi görünür; oysa bu gayret, insanlığın müşterek akıbetine dokunan derin bir sorumluluktur. Çünkü iman, insanın varlıkla kurduğu anlam bağının adıdır. Bu bağ koptuğunda insan yalnız kalmaz; anlamını kaybeden insan, dünyayı da anlamsızlaştırır.


İman bozulduğunda, hakikat yerini faydaya bırakır. Fayda ise sınırsızdır; duracağı bir ahlak çizgisi yoktur. Böyle bir zeminde güç kutsanır, hız yüceltilir, sonuçlar niyetlerin önüne geçer. İnsan, kendini ölçü olmaktan çıkarır; her şey ölçüsüzleşir.


İman, vicdanın köküdür. Vicdan köksüz kaldığında adalet, yalnızca hukuki bir teknik hâline gelir. Kanunlar işler ama merhamet susar. İşte o zaman toplum düzenli görünür fakat içten içe çürür; zira adalet, imanla beslenmediğinde ruhunu kaybeder.


İnsanın dünyası, sadece şehirlerden ve ekonomilerden ibaret değildir. İnsanın dünyası; kalbi, niyeti ve yönüdür. İman, bu yönü semaya bağlar. Yönü olmayan bir ilerleme, insanı yükseltmez; yalnızca hızlandırarak uçuruma taşır.


İman kaybolduğunda bilgi masumiyetini yitirir. Bilgi, hikmetten kopar ve güce hizmet eder. Böylece ilim, insanı koruyan bir emanet olmaktan çıkar; insanı denetleyen bir araca dönüşür. Bu yüzden iman, bilginin ahlâk sigortasıdır.


İman, insanı eşya karşısında efendi değil emanetçi kılar. Emanet bilinci zayıfladığında tabiat yağmalanır, hayat tüketilir, gelecek ipotek altına alınır. İmanını koruyan insan, dünyayı sahip olduğu için değil; emanet aldığı için korur.


Toplumlar imanlarını kaybettiklerinde önce dilleri bozulur. Kavramlar içi boş sloganlara dönüşür: özgürlük keyfîliğe, mutluluk hazza, başarı tahakküme indirgenir. İmanı diri olan bir bilinç, kelimeleri de ahlâklı kılar.


İman, acıyı anlamsızlıktan kurtarır. Acının bir imtihan, bir derinleşme çağrısı olduğunu fısıldar. Bu idrak yok olduğunda insan ya zulme yönelir ya da umutsuzluğa gömülür. Umudu olmayan insan, dünyayı da yaşanmaz kılar.


Bu sebeple imanı koruma mücadelesi, görünmeyen bir cephede verilen en büyük kurtuluş savaşıdır. Silahı sabır, zırhı hikmet, pusulası hakikattir. Bu mücadele kazanıldığında yalnız bir kalp değil, bir çağ da nefes alır.


Sonuçta iman davası, sadece ahiret hesabının değil, dünya düzeninin de teminatıdır. Kalpte ayakta kalan iman, sokakta adalet olur; düşüncede hikmet, ilişkide merhamet, güçte sorumluluk olarak tezahür eder. İnsanlığın dünyası, işte bu sessiz ama derin sadakatle kurtulur.


🌿🌿🌿


İmanı koruma davası, yalnız bireyin iç dünyasında yürütülen bir savunma değildir; insanlığın ortak kaderine tutulmuş bir ışıktır. Çünkü iman bozulduğunda sadece kalpler kararmaz, ölçüler de dağılır. Hak ile çıkar, emanet ile yağma, merhamet ile menfaat arasındaki sınırlar silinir. İnanç, insanın içindeki pusuladır; yönünü kaybeden bir insan, gücünü de hikmetini de yıkıma çevirir. Bu yüzden imanı ayakta tutma gayreti, sessiz ama en köklü medeniyet inşasıdır.


İnsanlığın dünyası, teknikle değil niyetle kurtulur. İman, güce ahlak, bilgiye sorumluluk, özgürlüğe sınır kazandırır. Kalpte korunan hakikat, dış dünyada adalet olarak tezahür eder. Bir insanın imanını kaybetmemesi, bir başkasının ezilmemesi demektir; bir kalbin diri kalması, bir toplumun çürümemesi demektir. Bu sebeple iman mücadelesi, uhrevî olduğu kadar dünyevîdir; görünmez bir cephede verilen bu mücadele, insanlığın görünen dünyasını ayakta tutan asıl temeldir.


🌿🌿🌿🌿🌿


Bu meseleye temas eden bilgelerden, düşünürlerden ve hikmet ehli isimlerden 30 derin söz:


Mevlânâ: “Dünya akılla ayakta durur; akıl imanla diri kalır.”


İmam Gazâlî: “Kalbi bozulmuş bir toplumun düzeni sağlam görünse de hakikati çürüktür.”


Said Nursî: “İman insanı insan eder; belki sultan eder.”


Konfüçyüs: “İç düzeni olmayanın kurduğu dış düzen uzun sürmez.”


Blaise Pascal: “İnsanın kalbinde Allah’a ait bir boşluk vardır; dünya ile dolmaz.”


Tolstoy: “İnancını kaybeden insan, ne için yaşadığını da kaybeder.”


Cemil Meriç: “İman, düşüncenin ahlakıdır.”


Nurettin Topçu: “Ahlâkı olmayan bir ilerleme, felaketi hızlandırır.”


Albert Schweitzer: “İnsan, kendinden üstün bir hakikate bağlanmadıkça merhameti sürdüremez.”


İbn Arabî: “Kalpteki nur sönerse âlem karanlığa keser.”


Sezai Karakoç: “İnanç, bir toplumun görünmeyen omurgasıdır.”


Hannah Arendt: “Vicdanın sustuğu yerde kötülük sıradanlaşır.”


Victor Frankl: “Anlamını kaybeden insan, dünyayı da anlamsızlaştırır.”


Şeyh Edebali: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”


Farabî: “Erdemli toplum, inançla yoğrulmuş aklın eseridir.”


Simone Weil: “Güce sınır koymayan bir dünya, ruhu ezer.”


Jean-Paul Sartre (eleştirel bağlamda): “İnsan, anlamı yitirince başkasına cehennem olur.”


Muhammed İkbal: “İman, insanın içindeki ilahi hareket enerjisidir.”


Erich Fromm: “Sahip olmaya dayalı bir hayat, olmaya düşmandır.”


Yunus Emre: “Mal sahibi, mülk sahibi; hani bunun ilk sahibi?”


Ortega y Gasset: “İnançsız kitle, gücü amaç zanneder.”


David Bohm: “Parçalanmış bilinç, parçalanmış bir dünya üretir.”


Lao Tzu: “İçte denge yoksa dışta düzen olmaz.”


Elias Canetti: “İnancı olmayan kitle, korkuyla yönetilir.”


İmam Ali: “Kalpler imanla dirilir, adaletle ayakta durur.”


Martin Buber: “İnsan, kutsal bir ‘Sen’ bilinci olmadan ‘Ben’ olamaz.”


Bediüzzaman Said Nursî: “Bu zamanda en büyük farz, imanı kurtarmaktır.”


C. S. Lewis: “İnsan Tanrı’ya sırtını döndüğünde, hiçbir şeye dönmez; her şeye savrulur.”


Spinoza: “İnsan kendini mutlak sanmaya başladığında zulüm başlar.”


Kadim hikmet sözü: “Kalbi kurtarmayan, dünyayı kurtardığını sanır.”



İstersen bu sözleri


iman–adalet, iman–medeniyet, iman–bilgi, iman–iktidar 


başlıkları altında da yeniden tasnif edebilirim.


🌿🌿🌿🌿🌿

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

tek katlı evler

burjuva dünyası

💥kapitalizmin alt sistemleri